Şüphesiz göklerle yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeylerle, denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda ve her canlıyı burada üretip yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde, düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)

Cumartesi

Kirpiler, zehirlere karşı son derece dayanıklı hayvanlardır. Yılanların da amansız düşmanıdır. Bütün sürüngenlere düşman olmakla beraber, Avrupa engereğine karşı özel ilgi duyarlar. Güneşleyen bir engerek görünce arkasından sessizce yaklaşarak dişleriyle kuyruğunu yakalar ve hemen topaç olurlar. Herhangi bir tehlike karşısında hemen dikenli bir top halini almalarının amacı, oksuz olan karın kısmını da korumaktır. Kuyruğu sıkıştırılan yılan hırsla saldırılar yapar, bazen ısırır, ancak kirpi hiç bir şey yokmuş gibi işine devam eder. Yani dikenli topa hiçbir şey yapamaz. Sonunda yılan yorularak serilir. O zaman kirpi topaçlıktan sıyrılarak yaralı yılanı ensesinden kavrayarak yılanı yer. Peki son derece zehirli olan bu yılandan kirpi nasıl olurda hiçbir şekilde etkilenmez? Her şeyi kusursuzca yaratan Allah elbette ki kirpiye de muhteşem sistemler bahşetmiştir. Kirpi adeta canlı bir panzehir deposudur. Bilim adamları hala bu doğal panzehirin içeriğini araştırmaktadırlar. Yıllarca eğitim alan bilim adamları dahi bu formülü çözemezken, kirpi yaratıldığı andan itibaren bedeninde bu panzehir Allah’ın izniyle üretmektedir.




''Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir. O'na mülkünde ortak yoktur, herşeyi yaratmış, ona bir biçim vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir.'' ( Furkan Suresi, 2)











Herhangi bir tadilat işi yaparken pek çok alete ihtiyaç duyan insanların aksine hayvanlar yapılarını şekillendirmek için Allah’ın kendilerine bahşettiği doğal aletleri kullanırlar. Mesela köstebeklerin ön ayakları toprak kazmaya tam olarak uygun bir biçimde yaratılmıştır; kuşların gagaları ve ayakları çeşitli malzemeleri kullanmak için birebirdir. Kunduz dişlerinin sertliği ve keskinliği; böcek salgılarının yapışkanlığı; örümceklerin sağlam ve esnek ağları bu canlıların işlerini görmelerini sağlayacak şekilde en mükemmel haliyle her şeyi kusursuzca var eden Allah tarafından yaratılmıştır. (kaynak: Theama Larousse Tematik ansiklopedi, cilt:4, sy:143)
‘’ Gökleri ve yeri bir örnek
edinmeksizin yaratandır. O’nun nasıl bir çocuğu olabilir? O’nun bir eşi yoktur.
O, her şeyi yaratmıştır. O her şeyi bilendir. ‘’ ( En’am Suresi,
101)
Hayvanlar barınmak, karşı cinsi etkilemek, yumurtalarını barındırmak vs gibi nedenlerden ötürü yuva yaparlar. Mesela erkek dikenli balığı bitki parçalarını toplayarak böbreklerinden salgıladığı sümüksü bir maddeyle bunları birbirine bağlayarak bir tür yuva yapar ve yumurtalarını burada saklar. Peki bu balık böbreklerindeki salgıdan nasıl haberdar olmuştur? Ve bu salgıyı yuva yapımı için bu derece akıllıca kullanmayı nereden öğrenmiştir? Tabi ki balık tüm bunları düşünemez. Her canlıda olduğu gibi tüm bunları diken balığına ilham eden Allah’tır. (kaynak: Theama Larousse Tematik ansiklopedi, cilt:4, sy:142)


''Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır.
O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca ‘Ol’ der, o da hemen oluverir. ''
( Bakara Suresi, 117)


Kiraz kuşu erkeği çiftleşme dönemi geldiğinde dişileri kendisine çekmek için çok ilginç bir yöntem uygular. Yere iki paralel sıra oluşturacak şekilde dalları saplar, sonra da girişi ince çırpılarla örtüp parlak ve renkli şeylerle (inciler, çiçekler, düğmeler, tüyler…) süsler. Kiraz kuşu karşı cinsi etkilemek adına yaptığı bu çalışmaları elbette ki tesadüfler sonucu öğrenmiş olamaz. Kiraz kuşuna bu etkileyici davranışı ilham eden üstün güç sahibi Allah’tır.
(kaynak: Theama Larousse Tematik ansiklopedi, cilt:4, sy:143)

‘’ Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler
vardır…’’ ( Nahl Suresi, 66)



Allah’ın ilhamıyla hareket eden hayvanların yaptıkları yuvalar kullandıkları malzemeye ve uyguladıkları tekniklere bağlıdır. Aklı, şuuru olmayan bu hayvanlar kullandıkları malzemeleri şaşılacak derecede bir ustalıkla seçerler. Bu seçim malzemenin kullanışlı oluşuna ve sağlamlığına bağlıdır. Malzeme sıkıştırılmaya, gerilmeye veya esnemeye uygun olmalıdır. Ayrıca yuva yapımı için sonsuz bir sabırla kazmak, taşımak, biriktirmek, insan gibi dikiş dikmek, yapıştırmak gereklidir. Elbette ki tüm bu işleri şuursuz olan bu canlılar uygulayamazlar, insan gibi malzeme üzerinde kalite kontrol de yapamazlar. Tüm bu canlılar göklerin ve yerin hakimi olan Yüce Allah’ın ilhamı ile hareket etmektedirler.
(kaynak: Theama Larousse Tematik ansiklopedi, cilt:4, sy:143)

‘’Allah yedi göğü ve yerden de onların
benzerini yarattı. Emir bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah’ın
her şeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah’ın ilmiyle her şeyi kuşattığını,
bilmeniz ve öğrenmeniz için.’’ ( Talak Suresi, 12)

Deniz iguanaları, Galapagos adalarının kumsallarında yaşarlar, ama besin kaynaklarını oluşturan yosunları koparabilmek için, denize dalmaları ve dibe inmeleri gerekir. Birkaç dakika su altında kalmalarına karşın, sudaki oksijeni ayırıp kullanamadıklarından dalmadan önce oksijen depolamak zorundadırlar. İşte bunu deniz iguanaları oldukça şaşırtıcı ve son derece mucizevi bir yöntemle yaparlar. Her şeyden önce su altında bulunduklarında, yalnızca beyin ve kalp arasındaki kan damarlarının çalışmasına izin verir geri kalan tüm kan dolaşım sistemini durdururlar. Bunun amacı oksijen tüketimini azaltmaktır. Yapılacak diğer işlem ise suya girerken ciğerdeki havayı boşaltmaktır. Böylece havasız ciğerlerin, iguananın yüzmesine olumsuz etki yapmasına rağmen dibe inmeyi başarır. Düşünme ve vücuduna hükmetme yeteneğine sahip olmayan bu canlıya tüm bu işlemleri yapmasını emreden alemlerin Rabbi Yüce Allah’tır. . (kaynak: Gelişim Hayvanlar Ansiklopedisi, cilt:5, sayı:49


''Gökleri ve yeri bir örnek
edinmeksizin yaratandır... '' ( En'am Suresi, 101)
Avusturya’da yaşayan bir kaplumbağa türü, timsahlara yem olmamak için ağzı yerine altından nefes alır. Su dışında normal nefes alan Fitzroy Irmağı Kaplumbağası, su altında sindirim artıklarının tahliyesi için kullanılan deliğinden ( kloak) nefes alma yöntemini kullanarak uzun süre yüzeye çıkmadan durabilir. Kloaktan nefes alırken son derece ilginç bir yöntem kullanır. Bu kaplumbağa kloaktan pompaladığı sudaki oksijeni kalın bağırsağın son bölümü çevreleyen
bir damar ağıyla emer. Bu sayede kaplumbağa, ağız yolula nefes almak için yüzeye çıkmak yerine sualtındaki güvenli barınağında üç gün kalabilir. Elbette ki kaplumbağa kloaktan nefes alma sistemini kendisi geliştirmiş olamaz. Diğer canlılar gibi kaplumbağa da Rabbimiz olan Allah tarafından kendisine son derece faydalı olan bu sistemle donatılıp yaratılmıştır.
Kertenkelelerin çoğu, zamanının büyük bölümünü yüksek sıcaklıkta, güneş altında geçirir. Ancak vücut sıcaklıklarını her zaman 40- 41 derecede tutmak zorundadırlar; yoksa ölürler. Kertenkelelerin nasıl olurda çok yüksek sıcaklıkta vücut sıcaklıklarını olması gereken seviyede tuttuğunu merak eden bilim adamları yaptıkları; araştırmalarda son derece şaşırtıcı bir sonuçla karşılaşmışlardır. Hayvan güneşte kaldığı her dönemden hemen sonra sanki vücut sıcaklığının arttığını ve bunun sonucunun ölüm olacağını bilircesine hemen gölgeye geçer ve burada beden sıcaklığını normal hale getirinceye kadar bekler. Sonuç da vücut sıcaklığı tam olması gerektiği gibi 40- 41 derece olmuştur. Tabi ki kertenkeleler vücut sıcaklıklarının yükseldiğini ve bunu düşürmeleri gerektiğini akıl edemezler. Burada yine üstün ilim sahibi Allah’ın kusursuz yaratması ile karşı karşıya kalırız. (kaynak: Gelişim Hayvanlar Ansiklopedisi, cilt:5, sayı:49 )



‘’ Yaratan hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt
alıp düşünmez misiniz? ‘’( Nahl Suresi,7)


Yunusların yüzgeçlerindeki dolaşım sistemi, vücut tarafından üretilen ısının dışarı fazlaca yayılmasını engelleyecek bir biçimde Rabbimiz tarafından yaratılmıştır. Vücudun içinden yüzgeçlere doğru sıcak kan taşıyan damar, ters yönde geriye ilerleyen soğuk kanı taşıyan damarlarla çevrilidir. Bu yakın ilişki sayesinde atardamardaki sıcak kan, toplar damardaki kanı hayvanın vücuduna geri dönmeden önce ısıtır. Bu sistem vesilesi ile suyun durumuna göre vücut sıcaklığı ayarlanır. Eğer vücut ısısı artarsa ve bunun dışarı atılması gerekirse soğuk kan taşıyan damarın sıcak kan taşıyan damarla temasını atardamar şişerek engeller. Bu sayede atardamardaki kanının sıcaklığından daha az etkilenmiş olan soğuk kan dışarı daha fazla ısı atar. Rabbimiz tüm canlılara her an ilhamını ulaştırır ve tüm sistemleri kusursuzca yönetir. Rabbimiz olan Allah her şeye güç yetirendir. (kaynak: Theama Larousse Tematik ansiklopedi, cilt:4, sy:178)
''Göklerde, yerde bu ikisi arasında ve nemli toprağın altında olanların tümü O'nundur.'' ( Taha Suresi, 6)


Besin yokluğu dönemlerinde ve dış ısının düşmesi durumlarında bazı kuşlar enerjilerini harcamamak için metabolizmalarını yavaşlatır. Örneğin kolibri kuşu geceleri ısılarını düşürür. Bu sayede organizmada yüzde 10-20 enerji tasarrufu sağlanır. Ancak kuşlar bunu rastgele yapmazlar. Dış ortamın ısısı, gecenin o mevsimdeki süresi ve kendi iç yedek besinlerinin durumuna göre bu ısıyı ayarlarlar. Tabi ki kuşlar gecenin uzunluğunu, dış ortamın ısısını ve vücutlarında depo ettikleri yiyecekleri hesaplayamazlar. Kuşlara bu şekilde davranmalarını ilham eden her işi evirip çeviren Yüce Allah’tır. (kaynak: Theama Larousse Tematik ansiklopedi, cilt:4, sy:145)


‘’Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuşlar, gerçekten Allah’ı tesbih etmektedir. Her biri, kendi duasını ve tesbihini şüphesiz bilmiştir. Allah onların işlediklerini bilendir. ‘’ ( Nur Suresi, 41)










Kış uykusuna yatan hayvanlarda vücut ısısı düşer, çünkü beden ortama uyum sağlar. Ama ısı kaybını önlemek ya da sınırlamak için kış uykusuna yatan çoğu hayvan çok akılcı bir şekilde davranır ve yumak pozisyonunu alır; Bu pozisyon hayvanın hacmine göre küçük bir yüzeyi açıkta bıraktığından daha az ısı kaybı olur. Kimisi de yuva girişini çeşitli birikintilerle doldurur bu sayede hayvanın yaydığı ısının bir kısmı dışarıdaki soğuğa karşı bir engel oluşturur ve hayvanın fazla ısı kaybetmesi engellenir. Hiç şüphesiz şuuru olmayan bu canlılar bu yatış şeklinin ve yuva girişinin kapatılmasının ısı kaybını önlediğini akıl edemezler. Elbette bunu hayvanlara ilham eden her şeyin hakimi Rabbimiz olan yüce Allah’tır. (kaynak: Theama Larousse Tematik ansiklopedi, cilt:4, sy:144 )
‘’…Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin tümünün mülkü Allah’ındır; dilediğini yaratır. Allah her şeye güç yetirendir.’’ ( Maide Suresi, 17)

Etobur yarasalar avlanırken göklerin ve yerin sahibi olan Allah tarafından kendilerine verilen mükemmel sonar sisteminden faydalanırlar. Bunu yaparken çoğu yarasa gırtlaklarından çıkardıkları ses dalgalarından faydalanır. Bazı yarasalar ise bunu burunları sayesinde yapar. Yarasaların burun yaprakları özel deri kıvrımları ile donatılmıştır bu sayede yarasa sonar titreşimlerini bir demet halinde yoğunlaştırır ve hayvanda Allah’ın ilhamıyla bu demeti baş hareketleriyle yönlendirir ve avının bulunduğu yeri belirler. Bu burun yapısı her tür içinde ihtiyaca göre farklılık gösterir. Otobur olan yarasalarda da aynı burun yapısı bulunur bu sayede hayvanlar çiçek yapraklarını ayırıp yolar ve polene kolaylıkla ulaşır. Ayrıca her çiçek tipi için uzmanlaşmış yarasa için Bari ( her şeyi birbirine uygun yaratan ) olan Allah o çiçeğin özelliklerine uygun burun yapısı yaratmıştır. Tıpkı her evin kilidini açan tek bir anahtar gibi… http://www.focusdergisi.com.tr/doga/00056/



‘’O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O' nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Azizdir, Hakimdir.’’












Karınca pupası kozasından çıkacağı zaman bakıcı karınca ipek örtünün ucunu ısırarak bir delik açar ve güçsüz pupanın bacak ve duyargalarını çıkarmasına yardımcı olur. Daha sonra onu yıkar ve besler. Ancak burada çok önemli bir konu vardır. Pupanın kozadan çıkma zamanı… Bakıcı karınca zamanı o kadar iyi bir şekilde ayarlamalı ki ne erken olmalı ne de geç yani pupa kozadan tam zamanında çıkartmalı. Aksi halde geç çıkarırsa yavru boğularak ölür, erken çıkarırsa da gelişimini tamamlayamadığı için ya sakat kalır ya da ölür. Fakat karıncalar bu tarz bir hata yapmaz. Kozanın ucunu tam zamanında deler. Peki karınca nasıl olurda böylesine hassas bir hesabı yapabilir? Aklı olmayan, zamandan da bihaber olan karıncalar elbette ki bu hassas zaman ayarlamasını kendileri yapmazlar. Pupanın kozadan çıkış vaktini bakıcı karıncaya ilham eden kainatı ve tüm ayrıntıları kusursuzca yaratan Yüce Allah’tır. (kaynak: Britannica Compton’s genel kültür ansiklopedisi, sayı:11, sy:367)
''Onlar ayakta iken, otururken ve yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler...'' (Al-i İmran Suresi, 191)

Boynuzlu kuşların yuva yapma teknikleri başka hiçbir kuşunkine benzemez: Dişi elden geldiğince yüksekçe bir ağaç kavuğuna, 3-5 yumurta yumurtlar, sonra erkeğin yardımıyla, yuvaya giden deliği dışkı ve kille örerek, kendini hapseder. Yalnızca küçük bir yarık kalacak şekilde açık bırakır; erkek bu yarıktan dişinin gereksinimlerini karşılar. Yani evrim teorisinin ön gördüğü gibi bencillik edip yuvayı bırakmaz, yumurtalar çıkana kadar ve hatta daha sonra dişiye ve yavrulara bakar. Ayrıca kuşun bulunduğu ortam kapalı olduğundan pislikten dolayı burada bir sağlık problemi olacaktır. Ve dişi kuş bunu bilirmişçesine dışkılarını ve pisliklerini titizlikle açık bırakılan yarıktan dışarı atar. Peki nasıl olurda sağlık kavramında haberdar lmayan bu kuş yuvasını hastalanmamak için her gün titizlikle temizler? Erkek kuşu fedakar olarak yaratanda, dişi kuşa temizliği ilham eden de hiç kuşkusuz Yüce Allah’tır.


‘’ Allah, her şeyin Yaratıcısı’dır. O her şey üzerinde vekildir.’’ ( Zümer Suresi, 62)
Karıncalarda koloni ilk olarak sadece ana karıncadan oluşur. Ana karınca yumurtalarına titizlikle bakar. Ve yumurtadan ilk olarak işçi karıncalar çıkar. Ana karınca işçi karıncaları erişkin hale gelene kadar diğer yumurtalarla besler çünkü artık işçi karıncalara ihtiyacı vardır. Bilindiği gibi işçi karıncaların rolü kolonilerde çok büyüktür. Yuvanın genişletilmesi, temizliği, yavruların bakımı, yuvanın korunması, yiyecek depo edilmesi ve daha pek çok görevi işçi karıncalar üstlenir. Şüphesiz yumurtalardan ilk olarak işçi karıncaların çıkması Allah’ın yaratmış olduğu özel bir durumdur. (kaynak: Britannica Compton’s genel kültür ansiklopedisi, sayı:11, sy:367)


''Şüphesiz Allah bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkar edenler ise,
'Allah bu örnekle neyi amaçlamış? ' derler. Oysa Allah bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz.''


















Karıncaların çene yapıları yaptıkları işe göre farklılık gösterir. Yaprak kesen karıncalar da işleri daha kolay olsun diye testere biçiminde çeneler bulunur. Bu sayede yapraklar şeritler halinde daha düzgün bir biçimde kesilir. Hasat karıncalarında tohumları rahat taşıyabilmesi için kısa ve kalın çeneler bulunur. Amazon karıncaların da ise av ile yaşamlarını sürdükleri için orak biçiminde kıvrılmış çeneler bulunur. Bu sistemle rahatlıkla avlanabilirler. Rabbimizin karıncalar için özel olarak yarattığı bu sistemler sayesinde her karınca türü daha az enerji harcayarak işini bitirir.(kaynak: Britannica Compton’s genel kültür ansiklopedisi, sayı:11, sy:367)



‘’… Oysa göklerde ve yerde her ne varsa –istese de, istemese de- O’na teslim olmuştur ve O’na döndürülmektedir.’’ ( Al-i İmran Suresi, 8)
Her şeyi kusursuz bir düzen içinde yaratan Allah, canlıları ihtiyaç içinde yaratmıştır ancak bu ihtiyaçlarını karşılayacak özellikleri de onlara vermiştir. Örneğin yılanların yapıları yaşadıkları ortama göre farklılıklar gösterir. Deniz yılanlarının kuyrukları rahat yüzebilmeleri için düz yaratılmıştır. Ağaçlarda çok fazla vakit geçiren yılanların kaburgaları daha esnektir, bu sayede hayvanlar ağacı rahatlıkla kavrar ve daha rahat hareket eder. Yerin derinliklerinde yaşayan yılanlar ise kalkanları burunlara sahiptir bu özellik sayesinde yerin derinliklerinde yaşayan yılan türleri yeri rahatlıkla kazabilir ve diledikleri derinliğe kadar inebilirler. Yılanları bu şekilde çeşit çeşit var eden de; onlar için yaşamlarını kolaylaştıracak sistemleri yaratan da Rabbimiz olan Yüce Allah’ dır. ( GEO Ekim 2009 sayı:46 )



‘’ …O’nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kavrayıp kuşatmıştır. Onların korunması O’na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür.’’ ( Bakara Suresi, 255)
Yerin ve göğün hakimi Alemlerin Rabbi olan Allah denizlerin altında da mükemmel sanatını bizlere göstermektedir. Sonsuz yaratma delillerinden biri olan torpil balığının sırt bölümünde başın her iki yanında elektrik organı bulunur. Bu organda yüzlerce altıgen prizma vardır ve her prizmada pile benzer plaklar bulunur. Bu mekanizmanın kontrolü beyin merkezindedir. Bu sistemler sayesinde torpil balığı ya kendini savunur ya da avını yakalar. Düşmanlarının veya avlarının cins ve büyüklüğüne göre tam canlıyı etkisiz hale getirecek miktarda elektrik akımı verir. Şüphesiz şuursuz olan bir canlı bu ayarlamayı kendisi yapamaz. Her canlıda olduğu gibi torpil balıkları da Allah’ın ilhamı ile hareket etmektedir. (Gelişim hachette ansiklopedisi sy:2223 )



‘’Göklerin ve yerin yaratılması ile onlarda her canlıdan türetip yayması O'nun ayetlerindendir.’’ ( Şura Suresi, 29)
Hayvanlar kimi zaman kendilerini korumak için kimi zamanda rahatlıkla avlanabilmek için kamuflaj tekniğini kusursuzca kullanırlar. Aklı olmayan, düşünemeyen bu canlılara bu hareketleri ilham eden hiç şüphesiz üstün güç sahibi ve her şeyin hakimi olan Yüce Allah’tır. Örneğin Acanthophis peronii türü yılanları av sırasında uykudaymış gibi tortop olur ve kuyruğunun ucunu havaya diker yani kertenkeleleri kendisine çekmek için kurtçuk taklidi yapar ve av geldiğinde yıldırım gibi saldırır (Geo dergisi ekim 2009 sayı 46 sy:126-127 ) ; bir diğeri fenerbalığı, başının üzerinde yer alan dikenlerden ilkinin ucunda, olta yemini andıran etli bir bölüme sahiptir. Bu "yemi" titreştirmek için başını sallar ve böylece diğer balıkları tuzağına düşürür. Leş orkideleriyse, ceset gibi görünüp ceset gibi kokan, büyük, morumsu çiçekler açarlar. Buradaki amaç da, gelip çiçeklerine konsun, çiçek tozlarına bulansın ve belki de, bir garantisi olmasa da, üremesine yardımcı olabilsin diye leş sineklerini kendine çekmektir.
(http://www.nationalgeographic.com.tr/ngm/0908/konu.aspx?Konu=2)




‘’İşte bu örnekler; biz bunları insanlara vermekteyiz. Ancak alimlerden başkası bunlara akıl erdirmez.’’ (Ankebut Suresi, 43)